top of page

İnsan omurgasına yandan bakıldığında tam düz değildir. Boyun ve bel bölgesinde hafif çukurluk (lordoz) ve sırt bölgesinde hafif kamburluk (kifoz) vardır. Arkadan bakıldığında ise tam düz olmalıdır. Skolyoz (Omurga eğriliği) omurganın, sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelmektedir.

 

Skolyoz aslında bir hastalık değil bir bulgudur. Nasıl ki farklı hastalıklara bağlı olarak ateş ya da ağrı gibi bulgular ortaya çıkabiliyorsa, çeşitli hastalıklar da skolyoza neden olabilir. Bu nedenle skolyoz, sağlıklı bir omurga yapısında oluşan biçimsel bir deformite olarak tanımlanabilir.  

 

Skolyoz, birçok hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi, farklı yaşlarda ve omurga yapısının çeşitli bölgelerinde görülebilir. İki farklı kişide aynı sebeple ortaya çıkan skolyoz, aynı şekilde seyir göstermez. Skolyozun kişilere göre değişen kendine özgü tedavi yöntemi yöntemleri vardır.

 

Skolyozun sıklığı

Skolyoz, toplumda yaklaşık %2- 4 oranında görülür. Bunlardan çok büyük bir kısmı düşük dereceli eğriliklerdir. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülebilir. Omurgasında eğriliği olan kişilerin ancak yüzde 10’unda skolyoz, tedavi gerektirecek dereceye ilerler. Düzenli egzersiz yapma, sırt kaslarını güçlü tutma, kondisyonu artırma ve daha formda olma skolyoz takibinin ve tedavisinin hemen her basamağında yer alan vazgeçilmez öğelerdendir.

 

Skolyozun türleri:

  • İdiopatik skolyoz (Nedeni bilinmeyen skolyoz)

En sık görülen skolyoz türüdür. Sebebi tam olarak aydınlatılamayan ‘idiopatik’ skolyozdur. Omurgada yana doğru eğilme ‘S’ veya ‘C’ şekilli olabilir. Yana doğru eğilme dışında omurların kendi etraflarında dönmesi de en hafif formlar dahil olmak üzere tüm idiopatik skolyozlarda görülür. Omurlardaki bu dönme sırtta veya belde asimetrik çıkıntılar oluşmasına sebep olur.

  • Nöromusküler skolyoz

İkinci en sık görülen skolyoz tipi nöromuskuler skolyozdur. Nöromusküler skolyozun temel nedenleri arasında kas veya sinir hastalıkları yer alabilmektedir. Sinir hastalıkları beyin ve omurilikten kaynaklanabilir; kas hastalıkları ise çocukluk ve daha ileriki dönemlerde görülebilir. Nöromusküler skolyozda, idiyopatik skolyozun aksine solunum sıkıntısı ve duyu kusurlarına daha çok rastlanabilir. Solunum problemleri, iletişim bozuklukları, duyu kusurları ve epileptik nöbetler gibi nedenlerden ötürü tedavi sürecinde skolyoz korsesi kullanılamayabilir. Skolyozun bu türünde cerrahi müdahale için daha küçük yaşlar tercih edilebilir. Füzyon tedavisi uygulanabilir.

  • Konjenital skolyoz

Üçüncü sıklıkla ise konjenital skolyoz görülür. Anne karnındaki çocuğun gelişimi sırasında ortaya çıkan omurga anomalilerine bağlı bir skolyoz türüdür. Konjenital skolyoz ilk yıllarda hızlı bir ilerleme gösterir. Bu sebeple erken dönemlerde ortaya çıkan konjenital skolyozun tedavi süreci küçük yaşlarda cerrahi müdahaleyi gerektirebilir. 

 

Bunların dışında, nörofibromatozis, çeşitli romatizmal hastalıklar, osteogenezis imperfecta, marfan sendromu, Ehler Dsanlos gibi çeşitli bağ dokusu hastalıkları, omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, Morquio, Gaucher hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklar ve bazı genetik sendromik hastalıklar skolyoza neden olabilir.

 

Skolyozun tedavisi:

Skolyozun tedavi süreci skolyoza neden olan hastalığa ve kişide oluşan skolyoza göre değişkenlik gösterir. Yani bazı hastalar için tedavi süreci doğal akışında devam ederken; kimi hastalarda ise kişinin tedaviye verdiği cevap skolyozun türüne göre değişebilmektedir. Skolyoz çocukluk ve ergenlik döneminde büyüme ile ilerleme göstermektedir. Yani, omurganın eğriliği daha da artmaktadır.

Tüm bu sebeplerden dolayı skolyoz için tüm durumlara uygulanabilecek doğru ve tek bir tedavi seçeneği yoktur. Skolyozun tanı aldığı yaş, eğriliğin yeri ve derecesi, skolyozu oluşturan sebepler, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerden alınan veriler dikkatlice incelenerek, yani skolyoz için yapılacak tedavi ‘kişiselleştirilerek’ hastadan hastaya değişecek şekilde titizlikle uygulanmalıdır. 

Her bir tedavi seçeneği kendi içerisinde, hastaya göre değişiklik gösterse de skolyoz tanısı aldıktan sonra genel olarak üç alternatif yol mevcuttur.

  • İlk seçenek izlemdir ve 20-25 dereceden küçük eğrilikler için uygundur ve belli aralıklar ile takip yapmaktan, sportif faaliyetleri ve genel vücut kondisyonunu artırmaktan ibarettir. Skolyoza özel fizik tedavi egzersizleri faydalı olabilir. Ancak bu egzersizler için zamanlama önemlidir. Çok erken yaşta başlanan egzersizler, çocukta erken bıkkınlığa neden olabilir. Bunun sonucunda egzersizin asıl gerekli olabileceği ve hızlı büyümenin olduğu ileri yaşlarda çocuk egzersiz yapmak istemeyebilir.

  • İkinci seçenek korse tedavisidir. Eğriliği 20-40 derece arasında olan ve büyüme potansiyeli olan kişilerde etkili olan bir yöntemdir. Yani korse kullananların ameliyat olma ihtimali düşmektedir. Korsenin günde 20-23 saat takılı kalması etki gösterme açısından önemli bulunmuştur. 

  • Diğer bir seçenek ise cerrahi tedavidir. Cerrahi genel olarak 40-45 derece üzerindeki eğriliklerde gündeme gelir. Akciğer gelişiminin tamamlandığı ergenler ve erişkinlerde düzeltme ve dondurma (sabitleme) ameliyatları uygulanır. Cerrahiye dahil edilen omurlarda hareket sınırlaması yapılacağı için mümkün olan en az seviye ameliyat edilerek en fazla düzelme sağlanabilmesi için ameliyat öncesi hazırlık ve planlama önemlidir.

 

Skolyoz tedavisinde yenilikler

Skolyozun görüldüğü 10 yaş altındaki çocuklarda büyümeyi ve akciğer gelişimini engelleyeceği için dondurma ameliyatlarından uzak durulması gerekmektedir. Çocuklarda klasik cerrahi yöntem, omurgaya yerleştirilen çubukların dondurma işlemi yapmadan 6 ayda bir uzatılmasıdır. Bu klasik yöntemde rodlar vücuda yerleştirilir ve 6 aylık aralarla tekrarlayan ameliyatlar ile uzama sağlanırdı. Bu ameliyatların hasta ve yakınları üzerinde yarattığı stres, komplikasyonlar ve ekonomik külfet doktorları başka çözümler aramaya yöneltmiştir. Bu çalışmaların sonunda icat edilen manyetik rodlar kullanılarak, uzamalar 2-3 ayda bir poliklinik şartlarında uzaktan kumanda ile ameliyatsız ve ağrısız bir şekilde yapılabilmektedir. 

 

Skolyozun cerrahi tedavisindeki önemli bir kaygı da ameliyat sırasında hastaların felç olması riskidir. Daha önce ameliyat sırasında yapılan müdahalelerin omurilik üzerindeki etkileri görülemiyor, ancak ameliyatın sonuna doğru hastalar uyandırıldığında felç olup olmadıkları anlaşılabiliyordu. Bu işlem hasta için sıkıntılı olmakla beraber, ameliyatın sonunda anlaşılabildiği için müdahalede de geç kalınıyordu.

 

Ameliyat sırasında sinirlerin işlevlerini devamlı olarak gösteren nöromonitorizasyon işlemi ülkemize 4-5 yıl önce gelmiş ve bugün artık yaygın olarak kullanılmaktadır. Böylelikle ameliyat sırasında sinir yaralanmasına neden olabilecek herhangi bir işlemin yarattığı etki anında anlaşılmakta ve gerekli müdahale yapılmaktadır. Nöromonitorizasyon tekniği daha önceleri zaman zaman felç ile sonlanabilecek bu ameliyatların emniyetini ciddi oranda arttırmış ve bir zamanlar felç korkusuyla yapılamayan ameliyatların günümüzde rahatlıkla uygulanabilmesine olanak sağlamıştır. Bu teknik sayesinde komplike eğrilikler artık düzeltilebilmektedir. 

Skolyoz ameliyatları ile ilgili en önemli sorunlardan birisi de omurganın sabitlenip belli kısımda omurga hareketliliğinin ortadan kalkmasıdır. Omurga cerrahlarının dondurma işlemi yapmadan, omurganın büyümesine ve hareketli kalmasına izin verecek bir düzeltme tekniği ile ilgili çalışmaları yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştır.

 

Omurgasında skolyoz olup halen büyüme potansiyeli olan hastalarda “gerdirme yöntemi” olarak adlandırılan bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemde sırt eğriliklerinin dış bükey tarafına endoskopik girişimle yandan vida konmakta ve bu vidalar kalın bir ip ile bağlanıp gerdirilerek bir miktar düzelme sağlanmakta ve eğriliğin dış bükey tarafının büyümesi engellenmektedir. Böylelikle iç bükey taraf büyümeye devam ederken dış bükey tarafın büyümesi vidalara bağlı ip sayesinde durmakta ve zaman içinde eğrilik kendiliğinden düzelmektedir. Ancak bu teknik henüz yaygınlaşmamıştır.

Doğuştan Skolyoz

Konjenital kelimesi, doğuştan itibaren var olduğu ve problemin anne karnında iken oluştuğunu ifade eder. Deformite ise yapısal şekil bozukluğudur. Yani konjenital spinal deformite terimi, anne rahminde iken oluşan ve yaşla birlikte ilerleyen omurga şekil bozukluklarını ifade eder. 

Anne rahmindeki çocuğun omurga gelişimi, organlarının gelişimi ile birlikte ilk üç ayda tamamlanır. Bu süre içinde omurga yapısının anormal oluşması veya birleşik kalması sonucunda omurların büyümesi asimetrik olur ve sonuç olarak eğrilikler gelişir. Görülen şekil bozukluğunun tipi anormal omurun omurga kolonunun neresinde ve hangi yönüne doğru yerleştiğine bağlıdır.

 

Omurlarda anne karnında meydana gelen bozukluk oluşma kusurları ve ayrışma kusurları şeklinde görülebilir. Her iki kusurun bir arada görüldüğü daha karmaşık durumlar da mevcuttur. Belirtilmesi gereken önemli bir nokta bu anormal omurgaların doğumda var olmasına rağmen ilk başta pek bir eğrilik görülmeyebileceğidir. Eğrilik daha çok büyüme ile oluşur. Fakat büyümeye rağmen birçoğu bu şekilde etkilenmiş omurga, hiç eğrilmeyebilir ya da çok az eğrilebilir. Hatta birden çok anormal omur içeren omurgalarda bu anormallikler birbirini dengeleyecek şekilde dağılmışsa, sonuç eğriliğin artmasından ziyade gövde büyümesinin azalması olabilir. Ergenlik çağındaki hızlı büyüme aşamasına kadar eğrilik çok yavaş artabilir.

Omurların bir tarafının ayrışamaması ve yapışık kalması nedeniyle oluşan durumlarda, yapışık taraf büyüyemezken; serbest taraf büyümeye devam eder ve skolyoz oluşur. Omurların iki tarafının da yapışık olduğu durumda bu bölgede büyüme az veya yoktur. Bunun sonucunda skolyoz gelişmez ancak bu bölge kısa kalabilir. Omurlar önden yapışık ise arkadan büyüme devam edeceği için kamburluk (kifoz) oluşur. Omurlar arkadan yapışık ise arkadan büyüme devam edeceği için çukurluk (lordoz) oluşur.

Yarım veya yetersiz oluşmuş omurlar ise omurganın bir tarafının diğerine göre daha fazla büyümesine sebep olarak eğrilik oluştururlar.

 

Doğuştan skolyozun genelde kalıtsal olduğu düşünülmez. Fakat kalıtsal olabilecek başka durumlarla konjenital skolyoz kalıtsal bir hastalığa eşlik edebilir. Bu nedenle, sadece konjenital skolyoz bulgusuna rastlanan ve başka bir genetik bozukluğu olmayan bir çocuğun, ailesinde benzer bulguya sahip başka bir kardeş olma ihtimalinde artış söz konusu değildir. Konjenital skolyozun neden oluştuğu tam olarak açıklanamamaktadır.

 

Embriyo ve fetusun gelişim aşamasında oluşan bir takım olaylardan dolayı bazı durumlar konjenital omurga deformiteleriyle birlikte daha sık görülebilirler. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Böbrek, mesane sistemi anormallikleri - %30

  • Omurilik anormallikleri - %15

  • Konjenital kalp problemleri - %12

Ayrıca, konjenital omurga deformiteleri çeşitli sendromlarla ilişkili olabilir .

 

Belirtileri

  • Yana doğru eğrilik, anormal kamburluk ya da anormal içe doğru eğrilik.

  • Sırtta cilt anormallikleri: Kıllanma artışı, gamzeler, renk değişiklikleri.

  • Anormal uzun kollar veya bacaklar.

  • Birbirine eşit olmayan omuzlar, bel ya da kalçalar.

  • Bacaklara göre gövdenin orantısız kısalığı.

  • Denge bozuklukları.

  • Kişi öne eğildiğinde fark edilen sırt çıkıntıları.

 

Tanı

Konjenital skolyoz tanısı öncelikle muayene ile konur. Özel röntgenler, Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme, ultrason ve başka testler gerekebilir. Bu araştırmaların sonuçları ilintili problemler hakkında bilgi verir ve deformitenin ileride nasıl davranacağına dair yol gösterici olabilir.

 

Tedavi

  • İzlem

Skolyozun bu aşamasında deformitenin nasıl davrandığı izlenir. Bu belirli zaman aralıklarıyla düzenli muayeneler ve röntgenlerle yapılır. Eğrilikte artış olmadığı sürece özel bir tedavi verilmeden iskelet sistemi olgunluğa erişene kadar devam eder (cerrahi tedaviden sonra da yapılmalıdır).

  • Korse tedavisi

Konjenital skolyoz ve idiyopatik skolyoz arasındaki en büyük farklardan birisi de korselerin konjenital deformitelerde etkili olmamasıdır. Bazen konjenital anormalliklerin sebep olduğu eğriliklerin altında veya üstünde vücut dengeyi sağlamak için ikinci bir eğrilik oluşturur. Bu eğrilikler belli bir zaman sonra artış gösterebilir ve bazen konjenital eğrilikten daha ciddi boyutlara ulaşabilir. Korse bu hastalarda ikincil eğriliğin kontrolü veya ilerlemesinin geciktirilmesi için kullanılabilir.

  • Cerrahi tedavi

Konjenital skolyozda en etkili tedavi anormal vertebranın asimetrik büyümesinin yavaşlatılması ya da yok edilmesi olarak bilinir. Bu, en çok tercih edilen omurga füzyonu işlemiyle (omurganın dondurulması, hareketin ortadan kaldırılması) başarılabilir. Artmakta olan bir deformiteyi kontrol edebilmek için cerrahi işlemin çocuk küçükken yapılması gerekebilir. Ebeveynler anlaşılır biçimde erken füzyonun (füzyon yapılan bölümün büyümesi durdurulduğu için) gövde büyümesini engelleyebileceğinden korkarlar. Bir yere kadar doğru olsa da, büyüme sona erdikten sonra çok ağır bir deformiteyi düzelterek gövde boyu geri kazanılamayabilir ve hastaların cerrahi tedavisini sırf bu endişeyle geciktirmek hasta için ileriki yaşlarda çok ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir.

 

Konjenital skolyozu olan hastaya erken cerrahi gerektiğinde her yaşta yapılabilir, ancak genellikle hasta 1 yaşına gelinceye kadar ertelenebilmektedir. Bu yaştan sonra skolyoz için cerrahi işlem şart ise bekletilmeden yapılması tavsiye edilir. Erken cerrahi yapılsa da, eğer ilk cerrahi tam olarak eğriliği kontrol edemezse skolyoz için ek işlemlerin yapılması gerekebilir.

 

Skolyoz eğriliğini kontrol edebilmek için aktif olarak büyüyen çocuklarda hem önden, hem arkadan füzyon gerekebilir. Bu teknikler hem skolyoz hem de kifozda uygulanabilir. Spinal füzyonu sağlayabilmek için ya otogreft (kişinin kendisinin) ya da allogreft (başka birisinin) kemik, kemik benzerleri veya bu kaynaklardan birçoğunun birlikte kullanılması gerekebilir. Bağlantılı diğer organ problemlerin tespit edilmesi durumunda bunların tedavisinin de ayrıca planlanması gerekir. Bu anomalilerden özellikle omurilikte bulunan anormalliklerin tedavisi omurga eğrilikleri ile beraber yapılmalıdır. Omurilik anormalliklerinin bazılarının tedavisi gerekmezken, bazılarının da cerrahi müdahale ile eğrilik tedavisinden önce ya da eş zamanlı olarak tedavisi yapılır.

 

Bazı konjenital skolyozlu hastalara eşlik eden kaburga anormallikleri ve yetersiz göğüs gelişimi gözlenmektedir. Bu çocuklarda göğüs kafesine yerleştirilen çubuklarla hem göğüs kafesi anormalliği düzeltilebilir hem de füzyon yapmadan eğriliğin kontrolü sağlanabilir. Bu hastalarda da 6 ayda bir periyodik uzatmalar yapılması gerekebilir.

Erişkin Skolyozu

 

Omurga eğriliklerinde, daha erken yaşta oluşmuş olan eğriliklerin erişkin yaşa taşınması olabileceği gibi daha önce eğriliği olmayan kişilerde de çeşitli sebepler ile erişkin yaşta omurga eğrilikleri oluşabilmektedir. 

 

Omurga eğriliğinin bir iç bükey tarafı, bir de dış bükey tarafı vardır. İç bükey tarafta sıkıştırıcı kuvvetler omurlar arası hareketleri sağlayan faset eklemleri üzerinde aşırı yüklenmelere neden olurken; bu baskı sinirlerin kanal içinde sıkışmasına neden olabilir. Ayrıca omurga yapısındaki yıpranma nedeniyle eklemlerde gelişen fazla kemik oluşumları ya da yumuşak dokularda kalınlaşmalar da sinir sıkışmasını artırabilir.

 

Erişkin dejeneratif skolyoz

Erişkin dejeneratif skolyoz yaşlanma ile birlikte omurga yapısının eskimesi ve yıpranma sonucu oluşan skolyoz türüne denir. Genellikle 50 yaş üstü kişilerde ortaya çıkar. Yine bu yaşlarda ortaya çıkan osteoporoz, erişkin dejeneratif skolyozun nedenlerinden biri olabileceği gibi eğriliğin artmasına da neden olabilir. Osteoporoz, kemiklerdeki kalsiyumun azalmasıyla ortaya çıkan, halk arasında ise kemik erimesi olarak da bilinen bir hastalıktır.

 

Yıpranma ile ortaya çıkan dejeneratif skolyoz omurganın boyun, sırt ve bel bölgelerinin herhangi birisinde görülebilir; ancak en çok görüldüğü bölge bel bölgesidir.

 

İleri derecede erişkin dejeneratif skolyozlu kişilerde omurganın sağlamlığı ve dengesi bozulabilir. Bu bozukluk ön ve arka planda omurgayla, gövdenin yana doğru yatmasına ve bel bölgesi anatomik açısının azalmasıyla gövdenin öne doğru yatmasına neden olabilir. Bu dengesizlikler eğriliğin şiddetinin artmasına neden olabildiği gibi hastanın hareket kabiliyetlerini de etkileyerek, ağrıya neden olabilir.

 

Erişkin dejeneratif skolyozlu hastalarda sırt ağrısı, bel ağrısı ve sinir sıkışmasına bağlı sinirin dağılım alanı boyunca ağrı (radikülopati) ve sinirin beslediği kaslarda güç kaybı gözlenebilir. Bazı durumlar da omurganın aşırı deformasyonu ve yük altında kalması sonucu omurganın bir tanesi öne, arkaya veya yana doğru kayabilir.

 

Erişkin dejeneratif skolyoza ek olarak omurga yapısında ortaya çıkabilecek bu deformitelerde omurga kemiğinin öne kaymasına spondiloliztezis, arkaya doğru kaymasına retroliztezis ve yana doğru kaymasına ise lateral liztezis denir. Omurga yapısındaki kemik kaymaları ağrıya neden olabileceği gibi, sinir veya omurilik sıkışmasına bağlı olarak bacak ağrısına ve kas güçsüzlüğüne de neden olabilir.

 

Belirtiler

Erişkin skolyozunda genellikle hasta, gövdesindeki deformiteyi ve denge bozukluklarını kendisi fark eder. Aynı zamanda boyda kısalma, giyeceklerin olmaması veya iyi durmaması gibi bulgular ile eğriliğin farkına varabilirler. Ancak bel ağrısı ve kuvvet kaybı genellikle hastayı doktora götüren iki önemli şikayet olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun süre oturduktan sonra ayağa kalkmakta zorlanma, yürümenin ilk adımlarında zorluk çekme, sırt, bel kaslarında spazm, yürüme mesafesinde yıllar içinde giderek azalma ve bacaklarda yorgunluk hissi başlıca şikayetler olarak görülebilir.

 

Ciddi sinir basısı olan hastalarda, bacaklarda kuvvet kaybı ve uyuşukluk hissine de rastlanabilir. Sırt bölgesi skolyozlarında hastalarda nefes almada zorlanma ve çabuk yorulma da görülebilir.

Tanı

Hastanın şikayetleri ve skolyozun eğrilik derecesi tedavi kararını etkileyen önemli unsurlar arasındadır. Kişi doktora şikayetleri konusunda ayrıntılı bilgi vermelidir. Bu süreçten sonra doktor, hasta şikayetlerini değerlendirerek şu tetkikleri isteyebilir:

  • Direkt ografi: Ön, arka ve yan bel grafileri ile ayakta skolyoz grafileri.

  • Manyetik rezonans görüntüleme (MRG): Eğer bacaklara vuran ağrı,kuvvet kaybı, idrar ve dışkılama fonksiyonlarında değişiklik varsa, manyetik rezonans görüntüleme gerekli olabilir.

  • Bilgisayarlı tomografi (BT) - MyeloBT: Doktor özellikle kemikle ilgili daha ayrıntılı görüntülemeyi gerekli görürse BT isteyebilir.

  • Elektrofizyolojk testler: Özellikle bacak ağrısı olan hastalarda sinir basısının hangi seviyeden kaynaklandığını anlamak ve diyabet hastalığı olan hastalarda sinir hasarının omurgadan mı yoksa diyabet hastalığına mı bağlı olduğunu ortaya koyabilmek için bu testler istenebilir.

 

Tedavi

Erişkin skolyoz tedavisinde seçilecek yöntem için, ağrı ve eğrilik derecesi, eğriliğin ilerleyici olup olmamasına göre karar verilir. Genellikle hastaya uygulanacak ilk tedavi yöntemleri cerrahi olmayan tedavi yöntemleridir. Bir fizyoterapist eşliğinde fizik kondisyon arttıracak egzersizler, stabilizasyon, kuvvetlendirme ve germe egzersizleri kas spazmını çözüp ağrıyı azaltabilir. Ancak bu egzersizlerin ilerleyecek olan bir skolyozun ilerlemesini önlemede rolü olduğu tam olarak gösterilememiştir.

  • Fizik tedavi ve egzersiz 

Genellikle hastaya uygulanacak ilk tedavi yöntemleri cerrahi olmayan tedavi yöntemleridir. Bir fizyoterapist eşliğinde fizik kondisyon arttıracak egzersizler, stabilizasyon, kuvvetlendirme ve germe egzersizleri kas spazmını çözüp ağrıyı azaltabilir. Ancak bu egzersizlerin ilerleyecek olan bir skolyozun ilerlemesini önlemede rolü olduğu tam olarak gösterilememiştir.

Fizik tedavi ve egzersiz ile birlikte ağrıları olan hastalar için ağrı kesiciler de verilebilir. Ayrıca özellikle faset eklemlerdeki ya da sinir basısı sonucu olan irritasyon; tahrişi (inflamasyon) gidermek için non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar da tedaviye eklenebilir. Hastalarda ağrı kaynağı yıpranmış faset eklemler veya sinir basısı sonucu oluşan radiküler ağrı için ise bu hastalar için spinal enjeksiyonlar iyi bir alternatif tedavi yöntemi olabilir.

  • Korse Tedavisi

Korse tedavisi egzersiz ve fizik tedaviye yardımcı bir yöntem olarak, kısa vadeli bir süre için düşünülmelidir. Erişkin skolyozu görülen hastalarda uzun süreli korse tedavisi faydadan çok zarara neden olabilir.

  • Cerrahi Tedavi

Erişkin skolyozunda eğriliğin derecesi ve yarattığı şekilsel bozukluk sorunlarından çok ağrı, fonksiyon ve denge kaybı daha ön plandadır. Ancak ağrısız olsa da ilerlediği net olarak tespit edilmiş skolyozların daha fazla ilerlemesini durdurmak için ameliyat gerekli olabilir.

 

Tüm cerrahi olmayan yöntemlere rağmen tedaviye yanıt vermeyen, bu süre içinde (6 hafta ile 6 ay arası) ağrıları artan ve yeti kaybı oluşan hastalar için skolyoz ameliyatı önemli bir alternatif yol olabilir. Hastalarda eğriliğin yanı sıra ciddi dar kanal veya sinir basısına bağlı idrar, dışkılama kontrol kaybı veya kaslarda güç kaybı var ise yine skolyoz ameliyatı ile tedavi yöntemi seçilebilir.

Erişkin skolyozu ameliyatı, çocuk ve genç yaştaki skolyoz ameliyatlarına göre daha zorludur. Kişiye yapılan cerrahi müdahale süresi ve skolyoz ameliyatı sayısı da daha çok olabilir. Öte yandan kalp, akciğer, diyabet ve osteoporoz hastalıkları da skolyoz ameliyatı için doktora bildirilmesi gereken önemli bilgiler arasındadır.

 

Skolyoz ameliyatında amaçlanan, eğriliğin dengeyi sağlayacak kadar düzeltilerek omurların kaynaştırılması (füzyon) ve sinir basılarının ortadan kaldırılmasıdır (Dekompresyon).

 

Erişkin skolyoz ameliyatından sonra hasta, iyileştirme ve rehabilite süreci için 5- 10 gün arası hastanede tutulur. Ameliyat sonrası hasta genellikle bir gece yoğun bakımda kalabilir. Skolyoz ameliyatı sonrası ilk gün hasta yatak kenarında oturtulur ve bacak egzersizleri yaptırılabilir. Aynı gün veya ertesi gün hasta hareket ettirilir (Hastanın ayağa kaldırılması, bir iki adım yürütülmesi gerekmektedir).

 

Hasta taburcu olduktan sonra kendisine bir egzersiz programı verilir. Hasta bu programı uygulamaya başlar. Doktorun düzenli aralıklarla yaptığı kontrollerle tedavinin sonuçları değerlendirilir. Tüm bu süreçte kişinin bir an önce normal yaşantısına dönmesi amaçlanmaktadır.

bottom of page