top of page

Kafa içi kanamalar, günümüzün gerek travmatik faktörleri ve gerekse yaşam şartları ile birlikte değerlendirildiğinde ciddi bir sağlık problemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Travmatik olanlar:  Epidural kanamalar, subdural kanamalar, subaraknoid kanamalar ve beyin içi kanamalar olmak üzere ayrı başlıklar olarak değerlendirilebilir.

I- Epidural Kanamalar (Kafatası ile beyin zarı arasındaki kanamalar)

Bu tür kanamalar genellikle kafatsı kemiğinin kırıkları sonucunda bir atardamarın yırtılarak kanaması sonucu meydana gelir. Böyle bir atardamar kanaması hızla beyin zarını kafatası kemiğinden ayırarak birikir ve hızlı bir şekilde beyin üzerine baskı yapan kitle etkisi göstermeye başlar.Eğer çok hızlı bir şekilde ameliyat edilerek bu kanama boşaltılılıp kitle etkisi ortadan kaldırılmazsa, bu tablo ölümle sonuçlanabilir.

Bu kanama durumunda hastanın şuurunun kapanması, solunumunun bozulması, göz bebeklerinin kanama olan tarafta genişleyerek, çapının genişlemesi şeklinde kendini gösterir.

II-Subdural Kanamalar (Beyin zarı ile beyin arasındaki kanamalar)

Bu kanamalar da akut, subakut ve kronik kanamalar şeklinde karşımıza çıkabilir. İlk 3 gün içinde tespit edilen kanamalar akut, 3 gün-3 hafta arasında tespit edilenler subakut ve 3 hafta sonrasında tespit edilenler kronik kanamalar olarak değerlendirilir. Akut ve subakut kanamalar travma sonrası beyin hasarı ve yaralanması ile birlikte olduğundan daha ölümcül olabilir. Kronik subdural hematomlar ise beyin zarı ile beyin arasındaki köprü oluşturan toplar damarların yırtılması sonucu sızıntı şeklinde olup uzun vadede birikerek kitle etkisi oluşturan kanamalar oldukları için, beynin bunu tolere edebilmesi daha kolay olmaktadır.

 

Kronik subdural hematomlar özellikle yaşlı hastaların geçirdikleri çok hafif, hatta hastanın hatırlayamayacağı kadar küçük kafa travmalarından sonra da meydana gelebilir. Çünkü yaşlandıkça her organımız gibi beyinde atrofiye olarak küçülmeye başlar. Beyin küçüldükçe beyin zarı ile arasındaki mesafe de açılarak, köprü oluşturan toplardamarların lastik gibi gerilmesine neden olur. Bu kanamalar sıklıkla kendi kendine kanam durarak kaybolabilir. Ancak özellikla kan pıhtılaşmasını önleyici tedavi alanlarda birikebilir ve beynin tolere edebileceğinden daha fazal miktarda kan birikip beyne bası yapabilir. Genellikle 2-3 ay sonra hastanın nörolojik tablosunda bozulmalarla, örneğin bir taraf kol ve bacakta uyuşukluk , kuvvet kaybı, felç, konuşma bozukluğu, yürüme bozukluğu, entellektüel fonksiyonlarda bozulma ya da bayılma şeklinde kendini gösterebilir. Kesin tanı yine bilgisayarlı tomografi ile konur.

Bu kanamanın kitle etkisini ortadan kaldırmak için bu kanamanın boşaltılması gerekmektedir.

III- Travma Sonrası Subaraknoid Kanamalar ( Beyin zarları arasındaki kanamalar)

Yine travma sonrası olabileceği gibi anevrizma denilen damarların balonlaşıp patlaması sonucu ya da AVM dediğimiz damar yumağının kanaması sonucu beyin omurilik sıvısının dolaştığı beyin zarları katmanları arasında olan kanamalardır. Travma sonrası olan kanamalarda genellikle tedavi tıbbi tedavi şeklindedir. Kanamaya neden olan bir damar patolojisi varsa cerrahi yapılır. Bu tablo çok ağır bir tablo olup ölüm oranı yüksektir.  

IV- Travma Sonrası Beyin İçi Kanamalar

Bu kanamalar çok ciddi kanamalar olup direkt olarak beyin hasarı da meydana geldiğinden, diğer kanamalara göre çok daha fazla ciddiyet arz eder. Travma sonrası doku ezilmesi şeklinde tarif edebileceğimiz küçük kanamalardan çok büyük kanamalara kadar değişen bir yelpazede çıkabilmektedirler. Kanamanın yeri tomografi ile kısa sürede elde edilebilmekte ve öncelikle tedavinin ameliyatla mı yoksa tıbbi tedavi ile mi yapılacağı belirlenebilmektedir.

Hangi çeşit kanama olursa olsun kafa içi kanamaların erken dönemde belirlenmesi çok önemli olup, tedavinin şeklinin belirlenmesinden başlayıp, hastanın yaşama şansına kadar tüm süreci etkilemektedir.

bottom of page